Kahvenin Hasını İçen Son Nesil Biz Olabiliriz! Peki Neden?

Photo of author

By admin

Yıllardır küresel ısınmayla ilgili pek çok şey duyduk. Bilim insanları, tüm insanlığı dünyanın geri dönüşü olmayan bir yola girmek üzere olduğunu defalarca kez söyledi. Peki bu ikazları ne kadar dinliyoruz? Şimdi bir bardak kahvenizi hazırlayın, çünkü kahvenin geleceğiyle ilgili bilmeniz gereken şeyler var.

Sabahları işe veya okula gitmek üzere kalkmak için kendi içimizde bir mücadeleye giriştiğimizde bize en büyük desteği her zaman kahve vermiştir. En azından benim için “hadi kalk, bir kahve içer kendine gelirsin” sözü içimden sıkça bana hatırlatılan bir şey olmuştur. “Tüm bu anlattıklarının küresel ısınmayla ne alakası var?” diyebilirsiniz, ancak maalesef ki küresel ısınmanın etkileri pek çok diğer şey gibi kahveyi de etkiliyor. 

Küresel ısınma nedeniyle yakın gelecekte kahve bulamayabiliriz.

Küresel ısınma, dünyamızın şu anı ve geleceği olmuş durumda. Eskiden sadece duyduğumuz bu olaya şu anda bizzat şahit olmaya başladık. Zamansız sıcak ve soğuklar, aşırıya kaçan doğal afetler derken küresel ısınma hayatımızın içerisinde.

2050 yılına gelindiğinde küresel ısınma çok daha yıkıcı olacak. Üstelik bu ısınma tüm dünyada eşit şekilde yaşanmıyor. Bazı bölgeler çok daha kurak olacak. Bunun sonucunda da tarım sektörü de bir dönüşümden geçmeli. İşte küresel ısınmanın kuraklaştıracağı tarım arazilerinden biri de kahve üretiminin yapıldığı topraklar olacak. 

Dünyanın en büyük 5 kahve üreticisinden 4’ü 2050 yılına kadar kahve üretim alanlarının büyük bir kısmını kaybedecek.

Dünyanın en büyük 4 kahve üreticisi ülkesi olan Brezilya, Vietnam, Kolombiya ve Endonezya; küresel ısınma sonucu 2050 yılına kadar kahve üretimlerinin büyük bir kısmını kaybedecekler. Yalnızca en çok üretim yapan 5. ülke olan Etiyopya’nın kahve yetiştiriciliğine uygun topraklarının büyük bir kısmını koruması bekleniyor.

Kahvenin hası diyebileceğimiz, tüm üretimin yaklaşık yüzde 60-80’ini oluşturan Arabica türü yok olmanın eşiğinde.

Nerede o eski yiyeceklerin tadı, diyen büyüklerimizi duymuşsunuzdur. İşte bizler 2050’li yıllara geldiğimizde kahve için muhtemelen bu sözleri söyleyeceğiz. Çünkü lezzet bakımından yüksek kalite olarak adlandırılan ve o nefis kahve kokusuyla gerçek kahve gurmelerinin vazgeçilmezi olan Arabica türü, küresel ısınmadan en çok etkilenen türlerden biri konumunda. 

Arabica kahvesi, 18-23 santigrat derece arasındaki sıcaklıklarda olan, serin, yüksek rakımlı tropik bölgelerde verimli bir şekilde üretiliyor. Daha yüksek sıcaklık veya daha kuru koşullar bu kahvede verimliliğin önemli ölçüde düşmesine neden oluyor.

Arabica türünün üretimi hızla azalıyor.

Arabica, özellikle dengesiz sıcaklıklara karşı son derece kırılgan bir tür. Bu kırılganlığı da Arabica’nın gelecek yıllarda altın kadar değerli olacağı anlamına geliyor. Sürekli tükettiğimiz bu tür, şu anda bile küresel ısınmanın etkilerini hissediyor. Geçtiğimiz sene dünyanın en çok kahve üreten ülkelerinden olan Brezilya’da tarihin en büyük kuraklıklarından biri yaşadı. Bu da kahve üretimini üçte bir oranında düşürdü ve bu durum küresel çapta kahve fiyatlarını artırdı. Bu kırılgan Arabica türünün yerini Robusta isimli daha dayanıklı ama daha az lezzetli bir kahve türü alacak.

Zorlu şartlara çok daha dayanıklı olan Robusta’nın çağı başlıyor.

Arabica kahve türünün kırılganlığına karşı çiftçiler son yıllarda Robusta türüne yönelmeye başladılar. Arabica’ya göre daha alt bir kahve türü olan Robusta, düşük sıcaklıklardan yüksek sıcaklıklara kadar pek çok şeyde Arabica’dan daha dayanıklı. Üstelik Robusta, böceklere ve hastalıklara karşı da daha dayanıklı. Tüm bunlarla birlikte Arabica’ya göre çok daha hızlı olgunlaşıyor.

Arabica’nın tadı ve Robusta’nın dayanıklılığı birleştirilerek melez bir tür yaratılmaya çalışılıyor.

Belki de kahveyi kurtarmanın bir yolu olabilir. 1960’lı yıllarda Kolombiya’daki Ulusal Kahve Yetiştiricileri Federasyonu tarafından yönetilen bir araştırma ekibi, Arabica’nın aramosını Robusta’ya aktararak lezzetli ama bir o kadar da dayanıklı bir kahve türü yetiştirmeye çalıştı.

Cenicafe olarak bilinen bu melez tür, ilk olarak 1980’li yıllarda geliştirildi. Bu melezin 2005 yılında Castillo çeşidi piyasaya sürüldü. Pas mantarı gibi tehlikelere karşı tohumu geliştiren araştırmacılar 2015 yılında Canicafe 1 çeşidini ürettiler. Görünen o ki Arabica küresel ısınmanın ilk kurbanlarından olacak. Biz insanlar da buna karşı yeni türler üretmeye çalışıyoruz.

Robusta türü bile kahve üretimini belirli bir noktaya kadar devam ettirebilir.

Küresel ısınmaya karşı bir şey yapmazsak Robusta da Arabica’nın muhtemel kaderinin bir benzerini yaşayacak. İklim uzmanları sıcaklığın her geçen yıl artmaya devam edeceğini ve bunun aşırı yağmur ve kuraklık dönemleri oluşturacağını söylüyor. Bu da kahve üretmek için ihtiyaç duyulan sıcaklık, ışık, nem seviyeleri gibi pek çok parametreyi çok daha sınırlı bir alanda uygulanabilir kılıyor. 

Uzmanlara göre, artan sıcaklıklar nedeniyle 2050 yılına kadar kahve yetiştirmeye uygun alanlar yüzde 60 kadar azalabilir.

Bu hız başka korkuları da beraberinde getiriyor. 2050 yılına kadar kahve üretimi bu kadar azalırsa 2100 yılına geldiğimizde bizleri nasıl bir senaryo bekleyecek? Belki hala umudumuz olabilir.

Kahve yetiştiriciliği küresel ısınmaya karşı direnebilir mi?

Kahve, kırmızı çizgimiz diyebiliriz. Bu sebeple kahvenin hayatta kalmasının hala bir yolu var. Şu anda deniz seviyesinin 1200 metrelik bölgelerde yetiştirilen kahvenin üretiminin 2050’li yıllarda 1600 metreye çıkması bekleniyor. Bu konuda daha dayanıklı türler de üretilmeye çalışılıyor.

Küresel ısınmanın tüm Dünya’yı yok ettiğini görüp bu konuda bir şeyler yapmaya başladığımızda umarım iş işten çoktan geçmiş olmaz. Şu anda bile geri dönülemez bir noktada olduğumuz düşünülürse tüm ülkeler daha fazla birlik olup bu zarardan dönmeliler. Peki sizler kahvesiz bir dünya hayal ediyor musunuz? 

Kaynaklar: Science Direct, National Geographic, iadb, TIME

Yorum yapın