Mavi Elmas, Hope Diamond Laneti Hikayesi

Photo of author

By admin

Kara kedi görmek, ayna kırmak, merdiven altından geçmek, gece tırnak kesmek uğursuzluk getirir gibi daha pek çok örneğini verebileceğimiz sayısız batıl inanç, aslında paganlık döneminde kalma inançlardır ve garip bir şekilde bugün bile hala inananlar vardır. Elbette bunların hiçbir bilimsel gerçekle ilgisi yok ama hope diamond olarak da bilinen mavi elmas öyle bir hikayeye sahip ki insan inceden şüphelenmeden edemiyor.

Efsaneye göre hope diamond laneti yüzlerce yıl önce bir hırsızlık olayı ile ortaya çıktı. O günden sonra pek çok farklı isimle anılan mavi elmas kralları yok etti, zenginleri iflas ettirdi, hatta bir dönem Osmanlı padişahı Sultan Abdülhamid’in eline geçip ona bile uğursuzluk getirdi. Bugün bir müzede kimseye bela olmadan saklanan hope diamond, mavi elmas hikayesine gelin yakından bakalım ve bu lanet neler neler yapmış görelim.

Mavi elmas milyonlarca yıl önce oluştu ve bir hırsızın eline geçene kadar gizemini korudu:

Hope diamond olarak da bilinen mavi elmasın günümüzden 1.1 milyar yıl önce oluştuğu tahmin ediliyor. Diğer elmaslar gibi yalnızca karbon atomlarından değil, bir miktar da bor atomundan oluştuğu için benzersiz bir mavi rengi var. Kesim işlemleri öncesi orijinal ağırlığının 112 karat yani 22 gramdan fazla olduğu tahmin ediliyor. 

Tarihte mavi elmasa dair ilk kayıtlarla gezgin bir tüccar olan Jean-Baptiste Tavernier’in günlüklerinde karşılaşıyoruz. Kayıtlara göre Tavernier bu elmas ile 1666 yılındaki Hindistan gezisi sırasında tanıştı. Kesilmemiş büyük bir taş olan ve rengi Tavernier mavisi olarak anılan bu elmasın, gezginin bulduğu diğer kıymetli taşlarla birlikte 1669 yılında dönemin Fransa kralı XIV.Louis’e satıldığı kayıtlarda yazıyor.

Gelelim işin efsane kısmına. Tavernier’in bu elması nasıl bulduğuna dair herhangi bir detay bilinmiyor. Fakat uzmanlar, bu taşı hırsızlık yoluyla elde ettiğine kesin gözüyle bakıyorlar. Hatta konuyu daha da ileri götüren bazı kişiler, Tavernier’in bu elması Hindistan’da bulunan bir Budist tapınağındaki Buda heykelinin gözünden çaldığını söylüyor. Buda’nın gözünü çalmak ha, tebrikler, sonsuz uğursuzluk kazandınız.

Fransa kralı mavi elması özel bir tören kolyesi olarak kullandı:

Lüks ve şaşayı sevmesi ile bilinen Fransa kralı XIV. Louis, saray kuyumcusuna bu taştan bir kolye yapmasını emretti. Yapılan kolye kral tarafından özel törenlerde kullanılıyordu. 1749 yılına geldiğimizde tahtın ve elmasın sahibi XVI. Louis olmuştu. Kral, bu elması karısı Marie Antoinette’e hediye etti. İşte olaylar bundan sonra başlıyor. 

Hepimizin bildiği gibi 1789 yılında Fransız İhtilali gerçekleşti ve krallık alaşağı edildi. Mavi elmasın son sahipleri olan XIV. Louis 1792 yılında, karısı Marie Antoinette ise 1793 yılında giyotinle idam edildiler. Yağmalanan krallık malları arasında bulunan mavi elmastan uzun süre haber alınamadı. Ta ki İngiltere’de ortaya çıkana kadar. 

Mavi elmas, İngiltere’yi karıştırmaya geliyor:

Fransa sarayında çalınan mavi elmas, kayıtlara göre 1812 yılında Londralı elmas tüccarı Daniel Eliason’ın koleksiyonunda karşımıza çıkıyor. Bir rivayete göre mavi elmas çalındıktan sonra İngiltere’ye getirildi ve ilk olarak dönemin kralı IV. George’a satıldı. Kral bu elması, metresi Elizabeth Conyngham’a hediye etti ve o da elması bir başkasına sattı.

1830’lu yıllara geldiğimizde mavi elmas, Thomas Hope aslı bir banker tarafından satın alındı. Mavi elmas, 1839 yılında bankanın mücevher kataloğunda yerini aldı ve hope diamond olarak anılmaya başladı. Thomas’ın kardeşi Henry Philip Hope aynı yıl gizemli bir şekilde hayatını kaybetti. Hope ailesi 1860 yılına geldiğimizde tamamen iflas etmişti. 

Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu mavi elmas getirdi:

Hope ailesinin çöküşü sonrası mavi elmas yine ortadan kayboldu. 1908 yılındaki kayıtlara göre mavi elmas zengin bir elmas koleksiyoncusu olan Selim Habib’e satıldı. Çok değil bir yıl sonra Habib iflas edince mavi elmas dönemin Osmanlı padişahı Sultan Abdülhamid’e satıldı. Sultan Abdülhamid’e ve Osmanlı İmparatorluğu’na neler olduğunu zaten biliyoruz. 

Mavi elmasın son durağı ABD oldu:

1910 yılına geldiğimizde mavi elmas, dönemin en zengin isimlerinden bir tanesi olan Pierre Cartier tarafından satın alındı ve karısı Walsh McLean’a hediye edildi. Elbette hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde Pierre Cartier iflas etti. O günden sonra karısı her yerde elması kaybettiklerine dair dedikodular çıkardı. Ancak bunun nedeninin borçluların elmasa el koymasını engellemek olduğu söyleniyor. 

1949 yılına geldiğimizde mavi elmasın  New Yorklu elmas tüccarı Harry Winston tarafından satın alındığı biliniyor. Harry Winston lanetten pek etkilenmiş gibi görünmüyordu. Yıllar boyunca özel gösterilerde ve televizyon programlarında mavi elması gururla sergiledi. 1978 yılında ise hiç de gizemli olmayan bir şekilde kalp krizinden hayatını kaybetti.

Gösteriler sırasında mavi elmasın önemini fark eden mineralog George Switzer, Harry Winston’ı ikna ederek elmasın Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’ne bağışlanmasını sağlamıştır. Mavi elmas bugün hala bu müzede sergilenmektedir.

Mavi elmas laneti gerçek mi? Gelin şimdi işin aslına bakalım: 

Şöyle söyleyelim, size yalnızca en meşhur olayları anlattık. 1911 yılında yayımlanan The New York Times makalesi onlarca farklı insanın mavi elmasa sahip olduğundan ve her birinin feci bir şekilde öldüğünden bahsetmiştir. Fakat ne bu makale ne de diğerleri herhangi bir şekilde ortaya bir kaynak sunmamıştır. 

İşin aslına bakacak olursak mavi elmas hakkındaki bunca efsane yalnızca onun değerini arttırmak için ortaya atılmış öykülerdir. Bu efsanelerin özellikle Pierre Cartier ve karısı tarafından ortaya atıldığı biliniyor. Çünkü mavi elması satın alarak boylarından büyük bir harcama yapıp batmışlardı ve elmas hakkında bu tür bir efsane yaratmak onun fiyatını en az iki kat arttıracaktı. Yani mavi elmas laneti efsanesi adı üstünde, yalnızca bir efsane.

Yüzlerce yıl boyunca sahip olan herkesin ölümüne neden olduğu söylenen mavi elmas laneti hikayesinden ve tarihi yolculuğundan bahsettik. Bu tür öyküleri okumak elbette oldukça keyifli ama batıl inançlara inanma çağının çoktan geçtiğini de kabul edelim. Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz. 

Yorum yapın