CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken ‘imam nikahıyla evlendirmesine’ yönelik soruşturmaya ilişkin, “Savcı, iddianamede, H.K.G.’nin anne ve babasının tecavüze göz yumduğunu; mürit Kadir İstekli, tarikat lideri baba Yusuf Gümüşel ve anne Fatma Gümüşel’in zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediklerini belirtiyor. Üç sanığın en az 27’şer yıl hapisle cezalandırılmaları istendi. Peki 27’şer yıl hapisle cezalandırılmasını istediği bu 3 kişi nerede? Cezaevinde mi? Hayır. Tutuklandı mı? Hayır. Savcılığın 27 yıl hapisle cezalandırma talebi var, ama tutuklama yok. Neden yok? Bu anlayışın kabul edilmesi mümkün değildir. Dava neden iki yıl boyunca açılmadı? Kim ya da kimler engel oldu? Bunun sorumluları ve suç ortakları kimlerdir? Bunların bir an önce açığa çıkartılması gerekiyor” dedi.
Yıldırım Kaya, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Kaya, gazeteci Timur Soykan’ın ortaya çıkardığı, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin 6 yaşındayken ‘imam nikahıyla evlendirilmesini’ ve buna yönelik soruşturma sürecinde yaşananları değerlendirdi. Kaya, şunları söyledi:
“6 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUĞU 29 YAŞINDAKİ BİRİYLE İMAM NİKAHIYLA EVLENDİRMEK HANGİ AKLIN ÜRÜNÜDÜR”
“Gazeteci Timur Soykan’ın 03.12.2022 tarihli Birgün gazetesindeki yazısında, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G., babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikahıyla ‘evlendirdiğini’ anlattı. Bu yazıyı 3 Aralık’ta Birgün gazetesinde okuduk. Okuyan anne, baba, genç, çocuk, öğretmen, insanım diyen herkesin tüyleri diken diken oldu ve ürperdi. 6 yaşındaki bir çocuğu 29 yaşındaki biriyle imam nikahıyla evlendirmek, hangi aklın ürünüdür? İsterse 29 yaşında değil 9 yaşında olsun. 6 yaşındaki bir kız çocuğunun evlendirilmesi ve 6 yaşından itibaren cinsel istismara uğraması, bu ülkenin değil bu dünyanın en büyük ayıbıdır. 6 yaşındayken 29 yaşındaki bir müritle imam nikahı kıyılan H.K.G., ifadesinde, cinsel istismarın kendisine bir oyun gibi gösterildiğini anlatıyor. 2012 yılında ise H.K.G.’nin cinsel istismarına yönelik soruşturmayı gizli ellerin örttüğünü ifadelerinde anlatıyor.
“MAHKEME KORİDORLARI DA NE YAZIK Kİ TARİKATLARIN İŞGALİ ALTINA GİRMİŞ DURUMDA”
H.K.G’nin ifadelerini okuduğumuzda, 17 Ağustos 2012 tarihinde gittiği hastanede doktorun çocuğa istismarı polise bildirdiği, savcılığın soruşturma başlattığı; ancak mahkemece doğum belgesinin istenmediği, kemik testi istendiği, kemik testine ise yine bu cemaatin ilişkileri sonucu 18 yaşında gösterilme talepleri olmuş cemaatin. 21 yaşında bir kemik getirilmiş ve bu kemik testinde de bu çocuğun 21 yaşında olduğu kararı verilmiş. Mahkeme, bu konuyu detaylı bir şekilde araştırmamış. Çünkü mahkeme koridorları da ne yazık ki tarikatların işgali altına girmiş durumda.
“TÜM BU DELİLLERE RAĞMEN İKİ YIL BOYUNCA DAVA AÇILMADI”
H.K.G.’nin, 30 Kasım 2020 tarihinde vücudundaki morluklarla İstanbul Anadolu Savcılığı’na giderek şikayetçi olduğu ve delilleri mahkemeye sunduğu ifade edilmektedir. Yani mahkemeye delilleri sunuyor, kendisinin 6 yaşından itibaren başından geçenleri bir bir anlatıyor. Peki bu anlatımlar ne zaman yargıya taşınıyor, biliyor musunuz? Tüm bu deliller ortadayken iki yıl boyunca dava açılmıyor. 30 Ekim 2022 tarihinde İstanbul Anadolu Başsavcılığı’nın iddianamesi tamamlanıyor. Savcılığın H.K.G.’nin doğum kaydını Sapanca Nüfus Müdürlüğü’nden istediği, 1998 doğumlu olduğunun ortaya çıktığı, 2012 yılında doktorun ihbarıyla başlayan soruşturma sırasında sadece 14 yaşında olduğu, 21 yaşında olduğuna ilişkin düzenlenen raporun sahte olduğu ortaya çıktığı bilgilerine yer verilmiştir. Bu tespitlerden sonra savcılık, sahtecilikle ilgili suç duyurusunda bulunmuştur. Ancak tüm bu delillere rağmen iki yıl boyunca dava açılmadı.
“SAVCILIĞIN 27 YIL HAPİSLE CEZALANDIRMA TALEBİ VAR. AMA TUTUKLAMA YOK”
Savcı, iddianamede, H.K.G.’nin anne ve babasının tecavüze göz yumduğunu; mürit Kadir İstekli, tarikat lideri baba Yusuf Gümüşel ve anne Fatma Gümüşel’in zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediklerini belirtiyor. Üç sanığın en az 27’şer yıl hapisle cezalandırılmaları istendi. Peki 27’şer yıl hapisle cezalandırılmasını istediği bu 3 kişi nerede? Cezaevinde mi? Hayır. Tutuklandı mı? Hayır. Savcılığın 27 yıl hapisle cezalandırma talebi var. Ama tutuklama yok. Neden yok? Bu anlayışın kabul edilmesi mümkün değildir. Dava neden iki yıl boyunca açılmadı? Kim ya da kimler engel oldu? Bunun sorumluları ve suç ortakları kimlerdir? Bunların bir an önce açığa çıkartılması gerekiyor.
Bugün TBMM Başkanlığı’na verdiğim üç ayrı soru önergesiyle üç bakana; Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya üç soru sordum:
1- Bakanlığınız davaya müdahil olacak mıdır?
2- Cemaat ve tarikatların elindeki çoluklar için bakanlığınız bir çalışma yürütmekte midir?
3- Cemaat ve tarikatların baskısıyla okula gönderilmeyen kız çocukları için bakanlığınız ne yapmaktadır?
“CEMAAT VE TARİKATLARIN ÇOCUKLARIMIZI 6 YAŞINDA EVLENDİRME ALÇAKLIĞINA AKP İKTİDARI NE DİYOR”
Okul çağındaki yaklaşık 750 bin kız çocuğu okula gönderilmiyor. Cemaat ve tarikatların çocuklarımızı 6 yaşında evlendirme alçaklığına AKP iktidarı ne diyor? Bu konuda ne sözleri var? Bu üç bakanın, bu konuda çıkıp, 15 günü beklemeden bu soruya yanıt vermeleri gerekiyor. Hiç kimse gazetecinin yazdığının üzerini örtmeye kalkmasın. Gazeteler ve gazeteciler doğruları yazmaya devam ediyor. Biz de onların bu yazdıklarını TBMM’de kamuoyunda paylaşmaya devam edeceğiz.
“İSMAİLAĞA TARİKATI ‘KIZ ÇOCUKLARINI OKULA GÖNDERMEYİN’ DİYE ÇAĞRI YAPIYOR”
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kurduğu ve yönettiği Hiranur Vakfı’nın Sancaktepe’deki külliyesinde bugün de yüzlerce çocuk bulunmaktadır. İsmailağa tarikatı, ‘Kız çocuklarını okula göndermeyin’ diye çağrı yapıyor. Bu İsmailağa tarikatının ölen liderine methiyeler düzen birini getirip ÖSYM Başkanı yapıyorsunuz. Daha sonra da diyorsunuz ki ‘Biz çocukları koruyacağız’. Sırça sarayında gün sayan tek adama soruyorum: Gece başını yastığa koyduğunda rahat uyuyabiliyor musun? Kendi torunlarını severken cemaat ve tarikatların pençesine düşen çocuklar hiç aklına geliyor mu? 6 yaşında evlendirilen, tecavüz edilen kız çocukları, cemaat ve tarikat yurtlarında tecavüz edilen erkek çocukları, okul yüzü görmemiş kız çocukları.
“MEB, CEMAAT VE TARİKATLARA BAĞLI VAKIFLARLA PROTOKOLLER İMZALAYARAK YETKİSİNİ PAYLAŞIYOR”
Şimdi MEB’in protokol imzaladığı ve tarikatlar tarafından yönetildiğini bu protokollerle ispatlayan vakıfların adlarını sizinle paylaşmak istiyorum. Milli Eğitim Bakanlığı, cemaat ve tarikatlara bağlı vakıflarla protokoller imzalayarak yetkisini paylaşıyor. Paylaşmaktan da öteye geçti şimdi. Yetki devrine başladı. Bu tarikat ve cemaat mensuplarının adeta dokunulmazlıkları var, yaptıkları yanlarına kar kalıyor. Uşşaki Tarikatı şeyhi Fatih Nurullah Şağban, Sakarya Akyazı’daki dergahta, müritlerinden F.A’nın kızı, 12 yaşındaki Y.A.’ya defalarca cinsel istismarda bulundu. Milli Eğitim Bakanlığı, İnsan Vakfı’nın okullarda yürüttüğü kampanyaya onay vererek sponsor oldu. Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, çocuklarımızı ‘İsmailağa Kur’an Kursu’ adı altında faaliyet yürüten cemaat ve tarikatlarla ilişkili yapılara yönlendirdi. Resmi ilkokul müdürlüklerine, resmi/özel tüm ortaokul müdürlüklerine, imam hatip ortaokul müdürlüklerine, imam hatip lisesi müdürlüklerine, Şube Müdürü Hasan Gedik imzasıyla üst yazı göndermiştir.
“MEB’DE FETÖ’DEN BOŞALAN KADROLARIN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ DOLDURAN SÜLEYMANCILAR, ÜLKE GENELİNDE ÖĞRENCİ YURTLARINDA VERDİĞİ EĞİTİMİ, İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMALARIYLA OKULLARA TAŞIDI”
Gaziantep’te ilkokul 3’üncü sınıf öğrencisi 9 yaşındaki B.E.K., Kadiri Tarikatı’na ait Hasan Hoca İlim Vakfı Yatılı Kuran Kursu’nda, vakıf öğrenci sorumlusu E.K.’nın tecavüzüne uğradı. Olay, B.E.K.’nın tecavüzü dedesine anlatmasıyla ortaya çıktı. İlim Yayma Cemiyeti’ne, e-yayın sistemindeki öğretim programlarını kullanarak her düzeydeki öğrenciye yönelik sosyal, kültürel, mesleki ve teknik kurslar düzenleme olanağı verildi. Milli Eğitim Bakanlığı, Nur Cemaati’nin Nakşibendi koluna bağlı Hayrat Vakfı’na, Osmanlıca dersi bahanesiyle okulların kapısını açtı. ‘Değerler Eğitimi’ adı altında vakfa izinler verdi. Vakfın, MEB Ortaöğretim Genel Müdürlüğü ile imzaladığı protokolle okullarda yönetici, öğretmen ve öğrencilere yönelik seminer, panel, konferans ve tanıtım faaliyetleri gerçekleştirmesine olanak sağlandı. Nurcu Hayrat Vakfı’na MEB’in kapıları, Erdoğan’ın 2014 yılında, ‘İsteseler de istemeseler de Osmanlıca öğrenilecek’ sözleri üzerinden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü, vakıf ile beş yıllık iş birliği protokolü imzalamaya başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV’e de eğitim alanında sonsuz hareket alanı sağlandı. Bakanlıkla TÜRGEV’in imzaladığı protokol, vakfa sağlanan ayrıcalığı gözler önüne serdi. TÜRGEV’in öğrencilere sosyal, sportif, mesleki ve teknik kurslar düzenlemesine imkan verildi ve masrafların MEB bütçesinden karşılanması kararlaştırıldı. Milli Eğitim Bakanlığı ve TÜGVA arasında imzalanan ‘Medeniyet ve Değerler Protokolü’ kapsamında vakfa okul derslikleri tahsis edildi. MEB’de FETÖ’den boşalan kadroların büyük bölümünü dolduran Süleymancılar, ülke genelinde iki binden fazla olduğu tahmin edilen öğrenci yurtlarında verdiği eğitimi, iş birliği anlaşmalarıyla okullara taşıdı. Milli Eğitim Bakanlığı ve Süleymancılar arasında ‘Değerler Eğitimi Protokolü’ imzalanarak cemaatin gerici ideolojisini okullarda düzenlediği seminerlerle çocuklara aktarmasının önü açıldı.
“ENSAR VAKFI, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN ÖĞRETMENLERİNE DERSLERİ NASIL İŞLEYECEKLERİNİ ANLATACAK”
Yaşları 8-10 arasında değişen 45 çocuğa cinsel istismar ve tecavüz edilmesiyle gündeme gelen Ensar Vakfı ile çeşitli eğitim, seminer ve sosyal etkinlikler düzenlemesine dair iş birliği ve protokol yapıldı. Vakfın öğrencilere yönelik yaz okulu, yaz kampı, okuma yarışması, gezi ve seminer düzenlemesine imkan verildi. Ensar Vakfı’na tanınan ayrıcalıklar yalnızca ortaokul ve liselerle sınırlı kalmadı. Yaygın eğitim veren Halk Eğitim Merkezleri’nin (HEM) kapıları da Ensar’a açıldı. Ülke genelindeki bine yakın Halk Eğitim Merkezi’nde kurslar düzenleme hakkı verildi. Halk Eğitim Merkezlerinde çalışan 98 bin kursiyerin ücretini ödemeyen bu devlet, Ensar’a kapılarını sonuna kadar açtı. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü de okullara yazı göndererek zümre öğretmenlerini Ensar Vakfı Genel Merkezi’ne toplantıya çağırmış. Ensar Vakfı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlerine dersleri nasıl işleyeceklerini anlatacak.
“45 ERKEK ÇOCUĞUNA TECAVÜZ EDEN BİR ANLAYIŞA SAHİP OLAN VAKFIN YÖNETİCİLERİ DERS VERECEK ÖYLE Mİ”
1 milyon 250 bin öğretmenin var. Sen, bu öğretmenlerden yararlanmayı bir kenara bırakıyorsun. Daha sonra Ensar Vakfı’nın genel merkezinde, Sultanbeyli’de zümre öğretmenlerinin başkanlarını toplantıya resmi yazıyla çağırıyorsun. Ensar Vakfı’nda bu öğretmenlere, diğer meslektaşlarının nasıl ders anlatmaları gerektiğini, Ensar’ın ne olduğu, kim olduğu bilinmeyen, 45 erkek çocuğuna tecavüz eden bir anlayışa sahip olan vakfın yöneticileri ders verecek öyle mi? Hangi dersi verecek? Şiddeti mi anlatacak? Cinsel istismarın nasıl yapılacağını mı anlatacak? MEB’in tarikatlara peşkeş çekilmesini iki yıl önce söylediğimde Sayın Mahmut Özer, ‘MEB’i tarikatlar, cemaatler değil ben yönetiyorum’ diyordu. Soruyorum buradan. 10 tarikat, 10 vakıfla yapılan protokolleri açıkladım. Bunların bir tanesini ‘yalan’ diyerek ispat edersen hodri meydan.
“BÜTÜN BU YAPILANLAR, AKIL TUTULMASIDIR, LAİK EĞİTİM SİSTEMİNE KARŞI BİR DARBEDİR”
Bütün bu yapılanlar, akıl tutulmasıdır, laik eğitim sistemine karşı bir darbedir. Cumhuriyet devrimlerini yok saymaktır. Eğitim devrimlerine indirilen bir darbedir. Ama hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Hiç kimse karamsarlığa kapılmasın. Altı ay sonra bunlar gidecek. Bu vakıflarla ve tarikatlarla yapılan protokollerin tümü iptal edilecek. Biz, ülkemizin geleceğini çocuklarımıza emanet ettik. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında eğitim devrimlerine yeni devrimleri katarak, Cumhuriyet devrimlerini demokrasi devrimleriyle taçlandırarak yolumuza devam edeceğiz.”